Kitap Adı: Roma, Ben Geldim !
Yazar Adı: Pınar Gencal
Basım Tarihi: 2017
Sayfa Sayısı: 400
Yayımlayan: Ephesus Yayınları
Kitap Puanım: 5 / 5
Arka Kapak
Patronum acımasız bir cadı olsa da iyi bir işim, beni seven yakışıklı
bir sevgilim vardı. Her şey yolundaydı yani… Ta ki sevgilimin bana söylemeyi
unuttuğu küçük bir detayı öğrenene kadar. Nişanlıymış! Başkasıyla evlenecekmiş!
Belki bu acıyla yaşayabilirdim, sevgilim patronumun oğlu olmasaydı… Ve ailem
işe karışıp tehditler savurarak şirketi basmasaydı…
Hayatım bir anda altüst olmuştu.
Ben de kaçtım. Roma'ya… Hayallerimin şehrine. Yeni bir başlangıç yapacak, her
şeye sıfırdan başlayacaktım. Ama hiçbir şey umduğum gibi olmadı.
Roma'da hayat yeterince zorken,
bir de asabi, kendini beğenmiş, suratsız patronuma tutuldum. Ah, ama ne
tutulma!
Anı yaşayan bir İtalyan erkeği
ile DNA'sına gelenek görenekler kodlanmış bir Türk kızı birlikte olabilir
miydi? Yoksa yine mi hayal kuruyordum?
*** Yorumlarım kitap içeriği içeriyor. Bilginize…
Herkese Merhaba…
Karşınıza her zaman olduğu gibi güzel bir aşk romanı ile
çıkıyorum. Ephesus Yayınları’ndan çıkması ve ciltli oluşu benim için artı puan.
Yazarın kalemine hayran kaldım. 400 sayfalık bir kitap olduğu için ben iki
günde elimden düşürmeden bitirdim.
Gelelim
konusuna;
Esas kızımız
Çiçek, Patronun oğlu Cem’e aşık olmuştur. Aşkı karşılıksız değildir ama tek
sorun Cem’in nişanlı olmasıdır ve bunu Çiçek bilmiyordur. Derken ilişkilerini
Çiçek’in patronu öğrenir ve Cem’in nişanlı olduğu ortaya çıkar. Onların
ayrılması için Çiçek’in ailesine ilişkilerinden bahseder ama planı istediği
gibi gitmez çünkü Çiçek’in ailesi biraz tutucudur ve bu durumda Cem’i kızları
ile evlenmesi için tehdit ederler.
Çiçek
olayların şokuyla beraber kendini İstanbul’u terk ederken bulur. Üniversitede
en sevdiği öğretmenlerden olan Serap Hoca sayesinde hayalini kurduğu Roma’ya
gider. Lise ve
üniversitede İtalyanca okuması Roma’da faydasını görecek ve hiç zorluk
çekmeyecektir...
Serap Hoca
beş yıl bir İtalyan’la evli kaldıktan sonra boşanınca Türkiye’ye kesin dönüş
yapmıştır. Bu nedenle Çiçek’e yardım eder. Ona kalacak bir yer ayarlar. Roma’ya
gidince işine yarayacak bilgiler verir ve bildiği her şeyi anlatır.
Serap
Hocadan Alıntı: “ İtalya’yı
ya seversin, ya da nefret edersin”
Çiçek
Roma’ya gelir gelmesine ama işler umduğu gibi gitmez. İlk başta para
biriktirmek adına evin bir odasını kiraya veren Elena’nın evine yerleşir. Elena’nın
evi çok kötü durumdadır. Ona en küçük odayı verir. Ama tek sorun odanın küçük
olması değildir aynı zamanda bu evde Elena’nın da erkek arkadaşı yaşıyordur ve
Çiçek bu durumdan çok rahatsızdır.
Ama Çiçek
ona iş bulacağı için bu duruma bir süre katlanmak zorundadır. Ertesi gün
Elena’nın bulduğu işe gider. Elena’nın bulduğu iş ise bir pizzacı dükkanın da
bulaşıkçılıktır. Çiçek tabii ki işi kabul etmez. Morali bozuk bir şekilde evine
giderken dün apartmanda karşılaştığı yaşlı komşu Silvia ile karşılaşır ve onu
evine davet eder. Çiçek başından geçen hikayeyi anlatınca Silvia Çiçek’ten
hoşlanır ve ona yardım etmek için çalışabileceği bir restoran önerir. Oraya iş
görüşmesine yollar ve işe alınır :)
İş yeri sahibi
Domenico ile tanışması ve işe alınması süreci tam bir efsane… İş yeri sahibi
Dom; Bekar, yakışıklı, çapkın, asabi ve kontrol manyağıdır :) Çiçek ona ilk günden lakap bile
bulmuştur “Hitler’in restoran açmış hali”
Hikayenin
giriş ve gelişme kısmından baya baya bahsettim. Eğer biraz daha anlatacak
olursam kendimi tutamayıp tüm hikayeyi anlatacağım o yüzden burada kesiyorum.
Sadece Çiçek’i Roma’da çok güzel günler bekliyor.
Eğer siz de
güzel bir aşk romanı okuyayım diyorsanız bu kitap tam sizlik. Eğlenceli, komik,
aşk kokulu bir hikaye tabii bir de roma sokakları :)
Tavsiyemdir.
Okuyun, Okutturun :))
İyi
okumalar…
Kitap Adı: Roma, Ben Geldim !
Yazar Adı: Pınar Gencal
Basım Tarihi: 2017
Sayfa Sayısı: 400
Yayımlayan: Ephesus Yayınları
Kitap Puanım: 5 / 5
Arka Kapak
Patronum acımasız bir cadı olsa da iyi bir işim, beni seven yakışıklı
bir sevgilim vardı. Her şey yolundaydı yani… Ta ki sevgilimin bana söylemeyi
unuttuğu küçük bir detayı öğrenene kadar. Nişanlıymış! Başkasıyla evlenecekmiş!
Belki bu acıyla yaşayabilirdim, sevgilim patronumun oğlu olmasaydı… Ve ailem
işe karışıp tehditler savurarak şirketi basmasaydı…
Hayatım bir anda altüst olmuştu.
Ben de kaçtım. Roma'ya… Hayallerimin şehrine. Yeni bir başlangıç yapacak, her
şeye sıfırdan başlayacaktım. Ama hiçbir şey umduğum gibi olmadı.
Roma'da hayat yeterince zorken,
bir de asabi, kendini beğenmiş, suratsız patronuma tutuldum. Ah, ama ne
tutulma!
Anı yaşayan bir İtalyan erkeği
ile DNA'sına gelenek görenekler kodlanmış bir Türk kızı birlikte olabilir
miydi? Yoksa yine mi hayal kuruyordum?
*** Yorumlarım kitap içeriği içeriyor. Bilginize…
Herkese Merhaba…
Karşınıza her zaman olduğu gibi güzel bir aşk romanı ile
çıkıyorum. Ephesus Yayınları’ndan çıkması ve ciltli oluşu benim için artı puan.
Yazarın kalemine hayran kaldım. 400 sayfalık bir kitap olduğu için ben iki
günde elimden düşürmeden bitirdim.
Gelelim
konusuna;
Esas kızımız
Çiçek, Patronun oğlu Cem’e aşık olmuştur. Aşkı karşılıksız değildir ama tek
sorun Cem’in nişanlı olmasıdır ve bunu Çiçek bilmiyordur. Derken ilişkilerini
Çiçek’in patronu öğrenir ve Cem’in nişanlı olduğu ortaya çıkar. Onların
ayrılması için Çiçek’in ailesine ilişkilerinden bahseder ama planı istediği
gibi gitmez çünkü Çiçek’in ailesi biraz tutucudur ve bu durumda Cem’i kızları
ile evlenmesi için tehdit ederler.
Çiçek
olayların şokuyla beraber kendini İstanbul’u terk ederken bulur. Üniversitede
en sevdiği öğretmenlerden olan Serap Hoca sayesinde hayalini kurduğu Roma’ya
gider. Lise ve
üniversitede İtalyanca okuması Roma’da faydasını görecek ve hiç zorluk
çekmeyecektir...
Serap Hoca
beş yıl bir İtalyan’la evli kaldıktan sonra boşanınca Türkiye’ye kesin dönüş
yapmıştır. Bu nedenle Çiçek’e yardım eder. Ona kalacak bir yer ayarlar. Roma’ya
gidince işine yarayacak bilgiler verir ve bildiği her şeyi anlatır.
Serap
Hocadan Alıntı: “ İtalya’yı
ya seversin, ya da nefret edersin”
Çiçek
Roma’ya gelir gelmesine ama işler umduğu gibi gitmez. İlk başta para
biriktirmek adına evin bir odasını kiraya veren Elena’nın evine yerleşir. Elena’nın
evi çok kötü durumdadır. Ona en küçük odayı verir. Ama tek sorun odanın küçük
olması değildir aynı zamanda bu evde Elena’nın da erkek arkadaşı yaşıyordur ve
Çiçek bu durumdan çok rahatsızdır.
Ama Çiçek
ona iş bulacağı için bu duruma bir süre katlanmak zorundadır. Ertesi gün
Elena’nın bulduğu işe gider. Elena’nın bulduğu iş ise bir pizzacı dükkanın da
bulaşıkçılıktır. Çiçek tabii ki işi kabul etmez. Morali bozuk bir şekilde evine
giderken dün apartmanda karşılaştığı yaşlı komşu Silvia ile karşılaşır ve onu
evine davet eder. Çiçek başından geçen hikayeyi anlatınca Silvia Çiçek’ten
hoşlanır ve ona yardım etmek için çalışabileceği bir restoran önerir. Oraya iş
görüşmesine yollar ve işe alınır :)
İş yeri sahibi
Domenico ile tanışması ve işe alınması süreci tam bir efsane… İş yeri sahibi
Dom; Bekar, yakışıklı, çapkın, asabi ve kontrol manyağıdır :) Çiçek ona ilk günden lakap bile
bulmuştur “Hitler’in restoran açmış hali”
Hikayenin
giriş ve gelişme kısmından baya baya bahsettim. Eğer biraz daha anlatacak
olursam kendimi tutamayıp tüm hikayeyi anlatacağım o yüzden burada kesiyorum.
Sadece Çiçek’i Roma’da çok güzel günler bekliyor.
Eğer siz de
güzel bir aşk romanı okuyayım diyorsanız bu kitap tam sizlik. Eğlenceli, komik,
aşk kokulu bir hikaye tabii bir de roma sokakları :)
Tavsiyemdir.
Okuyun, Okutturun :))
İyi
okumalar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.